Aykırı / Fatih Aygören
Füj / Ali Koç
Mantığını dört duvarın arasına sıkıştırıp dışarı kaçan bir adamım ben altı üstü. Yüzünü fırça tarak ile parçalayan, saç diplerini tahta fırçasıyla okşayanlardanım. Tenine kadın eli değdiğinde deri değiştirip kendi ruhunda kamufle olanlardanım. Ben adam tanımını sözlüklerde bırakıp hayatını serserice yaşayanlardanım. Ben sizden değilim aslında. Yitirilmiş ne kadar "tanım, duygu, anı, hatıra," aklınıza ne geliyorsa işte; tamamının kaybolduğu boşluk benim.
"Ben; 175'e 68 cm ölçülerinde bir vücuda hapsedilmiş cesetin ham maddesiyim sadece."
İçkiciler / Feyza Menteş
İki Kenarlı Üçgen / Toprak Şems Tezcan
Köpekli Deli Kadın / Kerem Ilgar
"Bir tek insanlar duyarlar bu sesi. Soluğu yoktur, ayakları yoktur fakat dolaşır her Birimizi"
Bu bilmeceyi asla duymamıştım ve bana çok anlamsız gelmişti. Neydi bu böyle şaka mı? Yaşlı kadın düşünmem gerekliğini söyledi ve ben o gün o bilmecenin cevabını bulamadım. Eve döndüğümde anneme ve babama bunun ne olduğunu sordum fakat onların da bir fikri yoktu. Bütün gece bu bilmeceyi düşündüm, aklıma bir cevap geldi. Doğru olup olmadığım bilmiyordum fakat okul yolunda bu deli kadına cevap olarak verecek bir şeyim vardı Buluştuğumuzda cevabı bulup bulamadığımı merak ediyor ve meraklı gözlerle bana bakıyordu.
Metamodernizm ve Tiyatro / Neslihan Ekim
Tasarımcının rolünün değişkenliği temel meseleymiş gibi görünse de tiyatro sanatının "canlı" olma durumu
bu yeni devinimlerin içinde tartışmaya açık. Seyircinin giyilebilir teknolojileri ile dijital bir tiyatro salonuna
girip, metahumanların oynadığı bir Hamlet izlemesi fikri kulağa biraz fantastik gelse de teknolojinin evrimi
bunu mümkün kılacak gibi gözüküyor. Peki biletlerini kripto tokenlerle aldığı tiyatro oyununu evinde tek
başına yahut bir arkadaşı ile izliyor oluşu, tiyatronun sosyal formunu nasıl etkileyecek? Eğer hissedilebilir
bir evrendeysek, yanımızda dünyanın her yerinden gelen seyircilerin varlığını hissetmek mesela? Yahut dil
ile ilgili seçim yapabiliyor oluşumuzun getirdiği özgürlükler...
Tiyatro oyunu hangi dilde oynanırsa oynansın biz kendi dilimizde izliyor olabileceğiz. Buraya kadar
seyirci açısından sanatın tüketiminde konforlu bir alandaymışız gibi duruyor.
Gelelim sanatçının konumuna...
Şakakta Revolver / Feyza Menteş
Etkili hafıza kaybı yönteminin insanlıktan hissetmeyerek çıkmak olduğuna karar veren bandocu Arif Pasif, yaşamla mücadele etmekten vazgeçer. Hiçbir şey için çabalamaz. Hissetmeyerek nasıl yaşayacağını ve yaşlanacağını kestiremez. Yaşamı boyunca besteleriyle değil, geçirdiği ağır travmalarla meşhur olan Arif, modern hamamböcekleri olarak adlandırdığı dinleyicilerinden ve çevresinde yaşayan diğer insanlardan uzaklaşmaya başlar. Bir sabah uyanmak istemez. Gittikçe kabuğuna gömülür ve yalnızlaşır. Asıl intiharın insanlığın geneline ayak uydurmak olduğunu anladığı an genele uymadan hayata devam etmenin de ölümden beter olduğunu artık bilir. Böylesi bir yaşamda hissetmeyen bir adamın tek bir kurşuna ihtiyacı vardır. Arif pasif, şakağına dayadığı namluyu patlatmaya bir türlü cesaret edemediğinde şu soruyla baş başa kalır: “hissetmeye bağımlı mıyım?”