Deneme

RENKLER, SESLER ve SEÇİMLER

Siyahtan bahsetmeyeceğim. Siyahla ilgili tek şey o kalın, zincirli kapının ardında. Bu sefer bahsedeceğim şey; saydam, buz duvarların içine sıkışan renkler.

Maviden bahsedeceğim mesela. Ama öyle parlak yaz mavisi değil ya da taze midyeyi hatırlatan, canlı bir deniz mavisi… Konu gri-mavi… Şu yağmur mavisi, gözyaşı mavisi, hüzün mavisinden…

Turuncu var sonra. Tabi sakin bir günbatımı turuncusu değil bahsettiğim. Lezzetli portakal turuncusu hiç değil. Çok parlak olan endişe turuncusu var elimde. Baktığında mideni bulandıran cinsten…

Sonra kırmızı var. Mis gibi kokan gül kırmızısı değil ya da utandığında yanaklarını öpen bir kırmızı değil. Öfkenin, kızgınlığın kan kırmızısı var.

Yeşil var biraz. Taze çimen veyahut baharı yeni karşılayan orman yeşili değil, çürük kokan küf yeşili…

Mor var. Artık biliyorsunuz. Menekşe değil. Son baharda yeni toplanmış böğürtlen değil. Ceset moru bu… Korkunun moru var.

Anlıyor musunuz? Neşe sarısı bile yok. Güneşten damlayan sıcak sarı bile… Sarı var. Hastalık sarısı. Pişmanlığın o can yakan sarısı.

İşte bütün bu renkler, o kapının altındaki boşluktan sızıp karışıyorlar. Mükemmel siyahı oluşturmak için.

Hayır, hayır. Yanlış anlamayın size renklerden bahsetmiyorum. Seslerden bahsediyorum.

Kalın kapının altından sızan; boğuk ağlamalardan, çığlıklardan bahsediyorum. Mükemmel intihardan ve endişe içinde yaşamaya devam etmekten bahsediyorum.

Yaşamanın irade dışı olduğu bu hayatta, iradenle ölümü bile seçememekten. Seslerden değil seçimlerden bahsediyorum. Hayatına hâkim olan renkleri iradenle seçememekten.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir