Blog, Deneme

BURAK SEDAR ÜLKER / İLK DEVRİMCİ- KAWA

Medler, ilk kez Asur Kralı III. Salmaneser tarafından bazı yazılarında (M.Ö 858-824) anılmış. O yazılarında ‘Mada’ olarak belirtilmişler. İsimleri Antik Yunan dilindeki ‘Medos’tan gelmektedir. Kuruluşlarının M.Ö 678’e dayandığı söyleniyor. Kâr-nâme isimli eserde (M.Ö 242) Med Kralı için ‘Kürt Kral’ ifadesi kullanılmış. Orta Çağ döneminin tarihçisi Heyton (Hicri 5. YY) ise şöyle der; “Sonunda Araplar Mısır’ın yönetimini kaybettiler ve Kürtler, Mısır’a egemen oldular.” Rus tarihçi ve dilbilimci Vladimir Minorski, Hollandalı bilim insanı Martin von Bruinessen, İran Araştırmaları profesörü Gernot Windfuhr, Kürtçe konusunda bir otorite sayılan David Neil MacKenzie ve California Üniversitesi’nde tarih profesörlüğü yapmış olan Wadie Jwaidoh gibi birçok isim Kürtler ve Medler arasında ki bağlantıyla ilgili araştırmalar yapmış ve kendi fikirlerini söylemişlerdir.

15. yüzyılda yedi dilde yazılmış kutsal bir metinde Medce de yer almış. H.W. Bailey, Henning, Shanidze ve David Neil MacKenzie gibi bilim insanları metni inceleyerek Kürtçe olduğunu ifade etmişlerdir. Bu tarz metinlerde Newroz (Nevruz, Noruz) Bayramı ile ilgili hikayelere de rastlanılmıştır. Newroz’un binlerce yıllık kadim bir gelenek olduğunu da tarihçilerden ve seyyahlardan yola çıkarak söyleyebiliyoruz. Medlerin, Kürtlerle bağlantılı olduğunu ve girişi bu şekilde yapmamın sebebi birazdan anlatacağım hikâyenin birçok versiyonu olmasına rağmen Kürtlerinkini referans alarak anlatacak olmamdır. Bayramların varoluşları genelde içinde bolca sefalet, zorbalık, hüzün, başkaldırı ve direniş barındıran uzun dönemlerin sonlarına dayanır.

Peki bayramların en kadimi Newroz nasıl başladı?

Med’e, Ahura Mazda (Hürmüz, Kurbustan, Kürmez) isimli bilgelik tanrısının kutsadığı topraklara gidiyoruz. Ahura Mazda, bilgeliği simgeleyen ve ebedi düşmanı Ehriman’la sürekli bir kavgada olan Tanrıdır. Ahura her zaman iyiliği ve uygarlığı temsil etsede Ehriman onun tam tersi kötülüğü ve yıkımı temsil eder. Zervan isimli baş tanrının iki oğullarıdır. Hürmüz, bereket ve ışık saçan anlamı taşırken Ehriman, kötülük ve kıtlık saçan anlamı taşır. Hürmüz kendisini temsil etmesi için dünyaya bir insan gönderir. İsmi Zerdüşt’tür, yüreği sevgi ile doludur. Onu böylesine mükemmel bir formda gönderen tanrısına oğullarını ve kızlarını armağan eder. Bu durumu kıskanan Ehriman, Med coğrafyasını insanlar için çekilmez bir hale getirir. Ateşler yağar, fırtınalar kopar ama doymaz. En sonunda Zerdüşt’e nispet olması için Dehak adında bir kral gönderir. Dehak’ın içi ise, Ehriman’ın kötülüğü ve nefreti ile doludur. Bildiği tek şey eziyet, önem verdiği tek şey kendisidir. Halkı doğduklarına pişman eden, sürekli eziyet eden Dehak gününde birinde amansız bir hastalığa kapılır ve beyninde ur çıkar. Acısından kıvranır, yerlere düşer, yatalak hale gelir. Dönemin doktorları Dehak’ın acısının dinmesi için, yarasına gençlerin ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önerir. Her gün zorla anne ve babalarından alınan iki gencin beyni, Dehak’ın kafasına merhem niyetine sürülür. Halk sıranın kime geleceğini beklerken çaresizliği ve güçsüzlüğü tadar. Daha önce on yedi çocuğunu kaybeden Kawa, sıra geldiği takdirde son olarak küçük çocuğunu da kaybedeceğini görür.

Kawa küçük oğlunu da kaybetmek istemez ve isyan eder. Başkaldırı için örgütlenmeye başlar ve etrafında güvendiği insanlara planlarını anlatır. Mesleği demircilik olan Kawa kurduğu küçük ordu için silahlar dövmeye başlar ve hepsini eğitir. Hareket ilgi görür ve yayılmaya başlar. Mart ayının 20’sini, 21’e bağlayan gece Kawa demir ocağının başında sabahlar ve Dehak’ı yenebilmek için çare ararken imdadına Hürmüz yetişir. Yüreğine inanç, aklına ışık ve bileğine güç verir. Kawa yaktığı ateşte son olarak kendi silahını döver ve silahların en güçlüsü Gürz-ü Kember’i yaratır. Sabah Kawa oğlunu kendi teslim etmek istediğini söyler ve Dehak’ın sarayına girer. Oğlunu Dehak’ın huzuruna çıkardığı sırada Gürz-ü Kember’i çıkarır ve Dehak’ın kafasına vurur. Dehak’ın kafası önüne düştüğünde kötülüğün alevi sönmüştür. Halk isyan ateşleri yakarak saraya saldırır ve ortaya çıkan arbede de Kawa’nın yeşil önlüğü yırtılır. Yırtılan yerleri hızlıca bulduğu sarı ve kırmızı yamalarla kapatır. Ortaya çıkan renkler de isyanın renkleridir. Kralın sarayı direnişçiler tarafından ele geçirilir ve Dehak egemenliğindeki tüm topraklarda benzer hareketler devam eder. Her köyün lideri tarafından dağ zirvelerinde yakılan ateşler bölgenin ele geçirildiğini ifade eder ve bu şekilde haberleşirler. Zamanla Dehak’ın tüm yönetiminin ele geçirildiğini anlayan halk sevincinden dağda yakılan ateşlere koşar ve ateşlerin etrafında oynamaya başlar.

Coşku günlerce sürer ve 21 Mart özgürlüğün, kurtuluşun ve halkların bayramı olarak kutlanır. Demirci Kawa başkaldırının kahramanı, Newroz ise; direnişin günü olarak tarihe geçer.

Kürt yazar Musa Anter, “Bu efsane Kürtler tarafından kendilerini güçlü ve farklı hissetmeleri için bir hatırlatıcı güç olmaktadır ve yaktıkları ateşte özgürlüklerinin simgesi haline gelmiştir” der. New: Yeni, Roz: Gün demektir. Kışın bitişine, canlılığa, güzel renklere yelken açtığımız bu Yeni Gün’e düşkünlüğümüzün sebebi, özgürlüğe olan sevdamızdandır. Bugün tüm Orta Asya ve Mezopotamya coğrafyasında halen kutlanıyor olmasının başlıca sebebi de budur. Aradan asırlar geçti ama biliyoruz ki; “Her kışın bir baharı, her Dehak’ın da bir Kawa’sı vardır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir