Yurdumun bu verimli topraklarının ilk bereketidir kadın.
Bir elinde çocuk, bir elinde adamı tutan öncül bereket, tüm dünyanın kahrı ile kavrulur. Çevremizde gözlemlediğimiz birçok tabloda mevcuttu, mutlulukta, acıda, heyecanda, renkleri parıldayan yeni açmış her çiçekte. Yüzümüzü döndüğümüz her aydınlıkta kadının varlığı kendisini belli eder, hayatı ilmik ilmik tanımlardı. Doğduğu dünyayı boyayandı kadın.
Beyaz tuvallerin fonu olan erkekler bereketi bulmak, bu dünyaya meyveler sunmak adına, bu yarım hayatı kadın ile tamamlamak istedi. Fakat bu ağır bir kıskançlık olmalı ki, bu hak bilmezlik hırstan bir şiddet doğurdu. Tanrının bahşettiklerini bir çırpıda kıranlar, şeytanla aşık atmaya çabalayanlarla aynı kişilerdir. Kadının renkleri kıskanılarak ellerindeki çiçekler yerlerde kavruldu. Ne de olsa kadının sevgisi o yerlerde sürünmüş, kirli gururları korkutmuştu. Bizi ne böldüyse, renklerimizi kim çaldıysa onun ellerinde bizim kanımız soluktur. Özenle kurulmuş bu natürmort dizaynında artık renkler bir bir yok olarak, ölü kadın süliyetlerine evrilmektedir. Artık kadının varlığı natürmorttan farksız kalmıştır. Ne büyük hakaret ne büyük bir ayıp.
İnsanlığın kadına değil, dünyaya savurduğu en hırçın palavradır şiddet. Oysa bilmezlerdi, kadın ölünce dünya uyur, renkler sönünce insanlık ölürdü. Bu denli dünya parçası olan iki beden, dünyanın kavgası, okşanmayı bilmemiş fırçaların, buruk küfürleri olup şiddete sobelenirler. Kadının içindeki boyalar ellerinden düşer dünyaya. Ruhunu çözen acı vurur al yanaklarına. Bugün kız çocuğu, yarın zorbalıkla ergin olmuş tek insan. Ellerini sıkarak yüreğini susturmuş kadınlar, turuncularını sunduğu adamın ellerinde renkli bir balon gibi sönmekte.
Hiçbir çığlık bu kifayetsizliğin içerisinde bir uyağa sığınamıyor. Hiçbir cümle hissettikleri kadar ağır gelmiyor. İçindeki darbelerle hüküm giyer yalnızlığa, bucak bucak susar aydınlıklar. Körebe oynar gibi, hala karanlığın içerisinde o küçük kızı avutur gibi…
Kadın bugün ölmez, kadın yarın ölmez.
Kadın deformasyona uğrar fakat ufkunu hiçbir yumruğa emanet etmez. Şiddet ana değildir, kadın kadar kıymet bilmez. Önce ellerini parçaladı, sonra yüreğini ve bir sabah ebediyen siyah oldu dünya. Kadınlar kurşun, adamlar şiddetin babası olarak tekrar doğdu.
Şimdi bugünlere güzel ne akıyorsa yine kurşun kadınların renkli gözyaşlarıdır.